Yüksek riskli HPV enfeksiyonları ile serviks kanseri arasındaki ilişki hem epidemiyolojik hem de moleküler düzeyde ortaya konulmuştur. Epidemiyolojik çalışmalarda yüksek riskli HPV 'lerin varlığının serviks kanseri için majör risk faktörü olduğu bildirilmiştir. HPV -Serviks kanseri arasındaki ilişki şimdiye kadar belirlenmiş en güçlü nedensel ilişkidir. Bu ilişki, sigara ile Akciğer kanseri yada hepatit B virusu ile Karaciğer kanseri arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Moleküler tekniklerdeki gelişmelere paralel olarak servikal kanserlerin %99.7'sinde yüksek riskli HPV DNA 'sı tespit edilmiştir . Dokuz farklı ülkede yapılan çalışmaların bir derlemesinde HPV varlığının Skuamöz serviks kanseri için riski 158.2 kat, Adeno kanser için 81.3 kat, tipe göre değerlendirildiğinde ise HPV-16 için 435, HPV-18 için 248 kat arttırdığı tespit edilmiştir.Moleküler düzeyde ise yüksek riskli HPV 'lerin malign transformasyondaki rolleri çok sayıda çalışma ile açık bir şekilde ortaya konmuş ve bulgular epidemiyolojik çalışmaları destekler niteliktedir. Moleküler mekanizmayı kısaca özetlemek gerekirse; Servikal epitele tutunan HPV'nin bazal hücreleri infekte etmesiyle başlayan süreçte virus bir yandan kendini replike ederken, diğer taraftan hücrelerin bir kısmında malign transformasyona neden olmaktadır. Malign transformasyonda ilk basamak nükleosta ekstra kromozomal olarak bulunan viral DNA'nın lineerize olarak konakçı DNA ' sına integre olmasıdır. Bu sürecten itibaren viral DNA 'daki E6 ve E7 proteinlerinin aşırı ekspresyonu ile başta P53 ile pRb gen ailesi olmak üzere tümör supres sorlerin inhi bisyonuna ilaveten hücre proliferasyon ve transformasyonunda görevli bir çok yolak aktive ve/ veya inhibe edilerek hücreye bir bakıma hücreye ölümsüzsük kazandırılır. HPV DNA 'sının integrasyonu ile başlayan süreç geri döndürülebilir. Bu hem klinik çalışmalarda lezyonların regresyonu ile kendini göstermiş, hemde in vitro çalışmalar ile ortaya konulmuştur.HPV DNA integrasyonu ile başlayan süreç her zaman yüksek dereceli bir servikal intraepitelial lezyon -CIN - yada kanser ile sonuçlanmayacaktır. İlk planda elimine edilemeyen HPV 'ler düşük dereceli lezyonlara yol açabilmekte, kabaca bunların bunların %60'i spontan regresyona uğramakta, %30'u per siste kalmakta, kalan %10 'u yüksek gradeli bir lezyona ilerlemektete dir. Bu per sistans ve rekürrensler yüksek gradeli lezyonlar içinde geçerlidir ve sonuçta CIN 1 lezyonları %1, CIN 2 %5, CIN 3 %12 oranında invaziv kansere ilerleme gösterebilmektedir. HPV 'den başlayan karsinogenez modelinde HPV infeksiyonları nın kansere ilerleme oranının %0.15 olduğu bildirilmektedir